Kayıtlar

BMW REKLAM FİLMİ METNİ

Resim
Erkekler makyaj malzemeleri hakkında ne kadar bilgi birikimine sahipse bende arabalar hakkında o kadar bilgiye sahibim. Ama arkadaş ortamında BMW’nin bir araç özelliğini duyduğumda çok hoşuma gitmişti bu yüzden bir şeyler karalamak istedim. Sahne 1: - BMW’yi sürmekte olan bir erkek sürücü görüyoruz. Yanında eşi ve arkada çocuklarıyla beraber seyahate çıkıyorlar. Sahne 2: - BMW’yi sürmekte olan bir kadın sürücü görüyoruz. Evine gitmek için çok fazla aracın bulunmadığı bir yolu kullanıyor. Sahne 3: Erkek sürücünün kullandığı araç, şehir merkezinden çok uzakta ve burada arabaları bozuluyor. Hepsi telaşa kapılıyor çünkü telefon hiçbir şekilde çekmiyor. Sahne 4 : Kadın sürücünün kullandığı araca bir başka sürücü tarafından sözlü taciz başlıyor. Hızını arttırıp o araçtan kurtulmaya çalışıyor. Sahne 5: Aile arabanın içinden inip yürümeye başlıyor. Ormanlık bir alanda kayboluyorlar ve geldikleri yolu bulamıyorlar. Telefonları hala çekmediği için hem aç kalıyorlar hem de birçok te

AÜ İLETİŞİM KULÜBÜ

Resim
Üniversiteyi üniversite yapan şeyin kulüpler olduğu çok aşikardır. 3 yıldır ekip üyesi olduğum İletişim Kulübü bana çok fazla şey kattı. Özellikle Kampüste Reklam Var.  Aşağıdaki linkle Kampüste Reklam Var için çekilen tanıtım filmleri bulunmakta. O tanıtım filmleri benim gibi reklamcı olmak isteyen bir sürü arkadaşımın pırıl pırıl fikirleriyle oluşturulmuştur. İyi seyirler :) https://www.youtube.com/user/auiletisimkulubu/videos

SESSİZ ÇIĞLIK KISA FİLM METNİ

Resim
Konu komşu herkesin bahçede, kapı önünde, kahvehanede oturduğu neşeli mi neşeli bir sokakta çocuklar oyunlar oynuyor. Bir tarafta yakan top, seksek oynayanlar, bir yanda su gibi terlemiş olmalarına rağmen futbol oynayan çocuklar, birbirine misafirliğe giden küçük kız çocukları. Hayatlarındaki en önemli şeyin oyun olduğu en güzel yaşlarında olan bir sürü çocuk… Daha sonra üzerinde gelinliği olan küçük bir kıza dönüyor kamera. Çocuğun boynundan aşağısı gösteriliyor kamera da. Bir kolunda incik boncuktan kendine yaptığı bilekliği, diğer kolunda altın bilezikleri. Bunların hiçbirinin farkında olmadan elindeki bebeğiyle evcilik oynuyor. Sonra bu kız çocuğunun suratı gösteriliyor. Diğer çocukların kahkahalarının yanında onun suratındaki mutsuzluk avazı çıktığı kadar bağırıyor. Dış Ses: Türkiye’de her gün bir kız çocuğu oyuncak bebeğiyle oyun oynarken, başka bir yerde bir çocuk anne oluyor. Siyah Ekran- Bu olaya sessiz kalma, sahip çık!

HEM KENDİN HEM DE MİNİK DOSTLARIMIZ İÇİN !

Resim
Dünyanın en sadık ve en masum şeyinin insan değil(bebekler hariç) hayvanlar olduğu çok aşikar. Seveni çok olmasına rağmen sevmeyeni de bir o kadar çok. Yaşadığım mahallede kapının önüne mama koyduğum için birçok kez azarlandım ama onlara olan sevgim o kadar güçlüydü ki bu fikri de onların karnı doysun ve artık harekete geçilsin diye yazıyorum. Yer: Kadıköy/Moda Sahili Saat:7 suları. Bu mekanı seçmemdeki neden:   Moda sahilinin yürümeye-koşmaya çok elverişli olması ve insanların bu mekana rağbet göstermeleri. Sahilde herkesin rahatlıkla görebileceği bir yere koşu bandı yerleştirilir. Bu koşu bandında koşmaya başladıktan 5 dakika sonra, her 15 saniyede birer mama, kaba düşmektedir. Böylelikle bir yandan sporumuzu yapıp sağlığımızı korurken, bize ihtiyacı olan minik dostlarımızın da karnını doyurmuş oluyoruz.   Bu proje Sağlık Bakanlığı ve HAÇİKO tarafından desteklenirse güzel bir farkındalık oluşturabilir.

Mümtaz Bey

Resim
Ilık bir Eylül sabahıydı. Güneş yavaş yavaş yüzünü göstermeye başlıyordu. Maviyle kızıllığın birleştiği gökyüzü bugünün sıcak bir gün olacağının habercisiydi. Ama ılıktan insanların tenini okşayan bir rüzgar vardı. Sokakta iş telaşına düşmüş insanların tenine hafifçe vuruyor ve rüzgarın etkisiyle saçları yüzlerine çarpıp, dolaşıyordu. Tahtadan çerçeveli penceresi bir türlü kapanmadığı için ufak bir kağıt parçasıyla pencereyi iyice sıkıştırmıştı Mümtaz. Lakin rüzgarın etkisiyle kağıt eskimiş parkeye düşmüştü bile. Fakat Mümtaz bunu bile umursamıyordu. Daha büyük düşünülecek şeyleri vardı. Sabah yüzüne güneş ışığı vuracak ve köşe başındaki Salim’in bakkaliyesine gidecekti. Her zamanki gibi 1 ekmek bir de gazetesini alıp evine dönecekti. Neriman Hanım’ın yıllar önce doğum gününde aldığı artık astarının söküldüğü siyah ceketini giyip bir an önce evden çıkmalıydı. Gıcırdayan merdivenlerden yavaşça kapıya yöneldi ve o çok sevdiği mahallesinde yürümeye başladı. Hemen karşı evde oturan Ümr

CANIM ÜLKEM (!)

Resim
    Hayatınızdan memnun musunuz, değil misiniz? Hayatımızın en klişeleşmiş sorusu. Cevap hep aynı. ‘’Hayatımdan memnun değilim.’’ İnsanların şu kara toprak parçasında verdiği bitmek bilmeyen telaşları, bunların getirdiği sorumlulukları, hayatta kalmak için verdiği uğraşların getirdiği yorgunluk insanları çaresizliğe itmiştir. Bu yüzdendir ki birçok insan hayatından memnun değildir. Halbuki insanoğlu mutluluğu için de bir şeyler yapmaya gayret etmemektedir. Bazen gayret etse de elinden hiçbir şey gelmemektedir. İşte bundan dolayıdır ki insanoğlu çıkmaza düşer. Bende o çıkmaza düşen insanlar arasından sadece biriyim. Hayatımda beni memnun edebilecek ne kalmış olabilir ki? Hele ki ülkem bu haldeyken. Hangimiz hayatımızdan memnun olabiliriz ki? Kaçımızı ülkemizin bu hali rahatsız etmiyor ki? Hepimiz memnuniyetsiziz, hepimiz üzgünüz.     Bir ülke düşünün ki hangi saatte, hangi yerde patlayacağı belli olmayan bombalarla çevrili. 1 dakika içinde hangi gencin öleceği, hangi ailenin dağ

ÖTEKİLEŞTİR-ME!

Resim
       Yıllardır insanlar birbiriyle durmadan mücadele veriyor. Sınır anlaşmazlıkları, terör, kadınlara-çocuklara tecavüz, insan hak ve özgürlüklerinin kısıtlanması hatta ve hatta ten rengi bile insanları birbirlerine karşı düşmanlaştırıyor. Halbuki insanı sadece insan olduğu için bile sevmemiz gerekirken onları ayırt edici özellikleriyle ötekileştiriyoruz. Sırf ten rengi koyu olduğu için insana insan gibi davranılmıyor. Hem de dünyanın en gelişmiş(!) ülkelerinde… Geçenlerde ırkçılığı anlatan ve yönetmenliğini Aleksandar Ilic’in yaptığı kısa filme rastladım. Beni etkileyen bu filmden sizlere biraz bahsetmek istiyorum.      Çağdaş(!) yöntemlerle her gün binlerce civciv üreten bir işletmeyi gösterir bize film. Üzerinden binlerce civcivin geçtiği geniş bir bant’ın iki yanında ‘kapo’ları andıran seçici kadınlar durur ve ‘sağlam’ civcivleri ayırırlar. Bozuk, sakat ve ölü civcivler bantta bırakılır ve az ilerde yumurta kabuklarıyla karışık olarak bir büyük varile dökülürler. Bant’ın ü